29 Ocak 2011 Cumartesi

OSMANLI İMPARATORLUĞU

Osmanlı Devleti, Osman Bey tarafından 26.09 veya 27.12.1299 tarihinde Söğüt de kuruldu. İmparatorluklar dönemini kapatan 1. Dünya Savaşında, 7 cephede yürüttüğü savaşlarda yenildiğinden, 30.10.1918’de; ordunun terhisi, silahların teslimi ve başkentin işgalinin kabulü gibi maddeleri kapsayan Mondros Ateşkes Antlaşması ve devletin dağılması demek olan Sevr Antlaşmasını imzalayarak tarihteki yerini aldı.

Tanrı, her millete, hatta her Türk boyuna devlet kurma şansını verdi. Bu fırsatı iyi değerlendirenlerin kurduğu devletler, Roma imparatorluğu gibi güçlü ve uzun ömürlü oldu. Devletlerde insanlar gibi, doğup gelişip yaşlanıp öldüğünden, Osmanlıda günü gelince gök kubbede bir hoşsada oldu. Osmanlı İmparatorluğu yükselme döneminde (16. YY) 8 milyon km2 toprak genişliğine ulaşmıştı. Osmanlılar, savaşlarda binlerce şehit vererek aldığı bu toprakları; idarecilerin yanlış yönetimleri nedeniyle çıkan savaş ve isyanlarda, yine binlerce şehit vererek kaybettiler. Osmanlı döneminde 200 halk başkaldırısı, 10 ordu darbesi oldu. 619 yıllık dönemin kesintisiz 200 yılı savaşlarla geçti. 23 Nisan 1920 de M. Kemal ATATÜRK’ün kurduğu TC devletinde ise 79 yılda; 29 isyan ve 5 ordu darbesi- muhtırası yapıldı. 1984 de başlatılan PKK terörü, 29. başkaldırı hareketidir.

Osmanlının bilim ve tekniğe önem vermemesi, daha kolay yönetilir inancıyla insanların okutulmayıp cahil, yoksul ve geri bırakılması, yöneticilerin halktan kopuk olarak saraylarda saltanat sürmesi sonucu; imparatorluk halkları, kendilerine bırakılan aşırı merkeziyetçi, dayatmacı, baskıcı, katı yönetim kültürü, siyasi ve ekonomik miras nedeniyle; Osmanlı vatandaşı iken de, şimdilerde bağımsız olup kendi devletinin vatandaşıyken de insan hakları, demokrasi, laiklik, rekabete dayalı serbest piyasa ekonomisi, güvenlik, refah, huzur ve mutluluktan hep uzak olarak yaşadı. Bugün, eski Osmanlı tebası hiçbir ülkede, siyasi ve ekonomik istikrar yok, bilimsel ve teknik gelişmede söz sahibi değiller. Gelişmiş ülkeler araşına girememişler. Osmanlının uyguladığı baskıcı ve yanlış politikalar nedeniyle, hepside Türk düşmanı olmuşlardır. Osmanlı, akıllı insanların; konuşarak, bilimle, siyasetle çözebileceği toplumsal konuların halledilmesi görevini, orduya vermiş, orduda, vergi vermeyen, askere gitmek istemeyen veya farklı inanç ve görüş taşıyanları, silah gücüyle susturup, itaat ettirmiştir. Atatürk, 1920'lerde aynı hataya düşmemiş, milli mücadeleye karşı, İstanbul yanlısı halk başkaldırıcılarını, ikna suretiyle kazanıp birçok iç isyanları bastırmıştır. TC hükümetleri, Atatürk döneminde başlatılan komşu ülkelerle, güven, karşılıklı saygı ve çıkara dayalı iyi komşuluk ve dostluk ilişkilerini, yaşatıp geliştiremediklerinden, bugün tümü aleyhimizde. Komşularımız, "Türkiye onmasında zararı yok bizde sıkıntı çekelim" düşüncesini, devlet politikası haline getirmişler.

Osmanlıların fetih politikasını anlamak güçtür! Ne yönetimi altına aldığı ülke insanlarına Türkçe öğretmiş, ne de onları iyilikle veya zorla islam dinine girdirmiş. Deyim yerindeyse 619 yıl buz üstüne yazı yazdırmış, güneş çıkınca da tüm çaba, emek, zaman, para boşa gitmiş... İngilizler 16. yy başlattığı sömürge politikasında, Osmanlıdan farklı bir yol izlemiş; bir ülkeye, önce tüccar ve din adamlarını, daha sonrada bunların haklarını korumak amacıyla askerlerini ve İngiltere de huzuru bozan suçluları göndermiş. Böylece İngiltere dikensiz gül bahçesine döndüğünden, bu güvenli ve huzurlu ortamda hemen demokrasi ve teknoloji yeşerip gelişmiştir. İngilizler, yönetimleri altına aldığı ülke halkını okutup, İngilizce öğretmiş, ileri gelenlerin çocuklarına İngiltere de yüksek öğrenim yaptırıp, İngiliz kültürünü aşılayıp benimsetmiş, ülke yönetimine de; görünüşü yerli ancak gönlü, kafası İngiliz olan bu kişileri getirmiştir. Üzerinde güneşin batmadığı devleti kuran İngilizlerin; isyanlar sonucu kovulduğu ülke sayısı yok denecek kadar azdır. Osmanlılar ise tüm sömürgelerinden, isyan ve savaşlar sonucu zorla çıkarılmıştır. “Ölünün kendine bile yararı olmaz, bir İngiliz yaşarsa ancak İngiltere'ye hizmet edebilir, sömürge topraklan için ölmeye değmez” düşüncesiyle; sömürge ülkelerden, askeri güçlerini çekerek, kendiliklerinden bu ülkelerin bağımsızlıklarını tanımışlardır. Halen eski İngiliz sömürgeleri, İngiliz Milletleri Topluluğuna dahil olup ülkelerinde İngiliz kültürünü yaşatıyor ve İngiltere ile ekonomik ilişkilerini sürdürüyorlar. İngilizler bugünde dünyadaki gelişmiş 7 ülkeden biri. İngilizler, kazdan yararlanabilmek için, ne Osmanlı gibi kesip etini yemiş, ne de yorgan yastık yapmak için Fransız ve Ruslar gibi canlı canlı bağırtarak tüyünü yolmuş! Yalnızca onların yumurtasından ve gübresinden yararlanmıştır. Osmanlılar, fetihlere; Türk gibi başlamış, ancak Alman gibi azimle, sabırla devam ettirememiş, hele hele İngilizler gibi bu işi akıllıca ve lehine hiç sonuçlandıramamıştır. Fetihlerde bir ülkeye; Örneğin Bulgaristan’a; 1371, 1393’ te ilk olarak Osmanlı ordusu girmiş, 1885,1912 yenilgilerinde de ilk olarak Bulgaristan'ı Osmanlı ordusu terketmiştir. Bulgaristan'a yerleştirilen Türk halkı ise Bulgarların insafına bırakılmıştır.

Osmanlı yönetimindeki topluluklar, duraklama, gerileme ve çöküş döneminde dış güçlerinde yardımıyla çıkarılan isyan ve savaşlarla Osmanlıdan bağımsızlıklarını kazanmışlardır. Bağımsızlık hareketini hazırlayıp başlatan, halkı bu harekete inandırıp katılmaya yönlendirenler; Sırp, Yunan, Bulgar ve Ermeni isyanlarında görüleceği gibi öğretmenler ile din adamları olmuştur

Osmanlı devleti ve ordusu 1639 yılındaki İran savaşında zorlanmış, bu savaştaki insan ve para kaybı, bozulma ve gerilemeyi su yüzüne çıkarmıştır. İlginçtir! 1644 yılından sonra Ahlat’ta, türbe veya sanatsal değeri olan işlemeli mezar taşı hiç yapılmamıştır. Osmanlı toprak kayıpları, 1683 İkinci Viyana Kuşatması- Bozgunu ve 1699 Karlofça Antlaşmasıyla hızlanmıştır. Her savaş ve yenilgi beraberinde yeni toprak kayıplarını getirmiştir. Ülkenin sorunlarına doğru teşhis konulamadığı içinde yıkılıncaya dek, sağlıklı ve gerçekçi bir çözüm üretilememiştir. Felaketler önceden öngörülüp tedbir alınamamış, olayların ardından koşulmuş, halka çektirilen acılar için ancak tören düzenlenip, ağıtlar yakılmış...!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder