29 Ocak 2011 Cumartesi

İNANÇLI VE İDEALİST OLMAK NEYİ GEREKTİRİR ?

Politikacı ve bürokratların çoğunluğu lafa gelince Türk, Atatürk milliyetçisi ve İslam inancında olduklarını söylüyorlar. Ancak davranış, uygulama ve olaylar, bu sözleri pek doğrulayıcı gözükmemektedir. Bu kavramlar, içtenlikle benimsenerek ve yerli yerinde kullanılmadığından, yeni nesilce yeterli ve gerekli kabulü görmüyor. Ülkeler, dürüst, inançlı, idealist ve fedakar insanlarla kalkınabileceğinden, maalesef Türkiye'de bu nedenle ileri gidemiyor. Örnekler;

1- Atatürk'ün yazdığı, Osmanlının çöküşü ve Kurtuluş Mücadelesinin verilme şartlarını anlatan Nutuk adlı eser, okullarda ders kitabı olarak okutulmadı. Bunun yerine, yazarın bakışı veya ders anlatan öğretmenin kapasitesi, zihniyet ve yorumuna göre farklılık taşıyan Atatürk İlkeleri ve Inkılap-Cumhuriyet-Devrim Tarihi, Coğrafya dersi gibi okutuldu. Böyle olunca, Türk gençliğinin çoğunluğu Atatürk'ü anlayıp, sevip, Atatürk devrimlerine sahip çıkıp, Atatürk milliyetçiliğini benimseyebildi mi?

2- Çin gençlerinin, Rus aydınlarının çoğunluğu; Çin, Rus milliyetçisi. Milliyetçilikleri, solculuk ve komünistliklerinden önce geliyor veya milliyetçi komünistler. Bizde ise öğrenci, memur ve isçiler, bilgisiz ve bilinçsizlikten hükümetle, devleti ayıramıyor. Hükümetin yanlış karar ve davranışlarını protesto için, toplumun malı olan okul, yurt, yemekhane, makine, araç-gereç ve ağaçları kırıp yakıyor. Trafiği aksatıp insanlara zarar veriyor. Protestoyu yerinde, zamanında, doğru kişiye ve hukuka uygun olarak yapmıyor. Mazlumken, zalime dönüşüyor. Öğretmenler; öğrencilere, bunu ilkokuldan üniversiteye dek, aileler ise; çocuklukta, gençlikte, niçin evlatlarına bunu anlatıp öğretmiyorlar, anlamak zor. Yabancılar milliyetçiliği, komünizmi, solu, topluma hizmetin bir aracı, yolu, yöntemi olarak görüyor ve kullanıyor.

3- Mîllî ve yüksek bir edebiyat ile bilgili, bilinçli ve idealist bir gençlik, yükseköğretimle sağlanır. 1999-2000 öğretim yılı için Üniversite giriş sınavlarına 1.5 milyon öğrenci başvurdu. Fakülte ve Yüksekokullara ancak bunların %30’u alınacak. Japon kalkınmasının altında; ne tarım, ne maden, ne de petrol var. Japon gelişme ve refahı; halkın tümünün 12 yıllık temel eğitimden geçmesi ve çoğunluğunun yine teknik dalda yükseköğrenim görmesine dayanır. Japonya'da devlet ve özel 400 Üniversite, ABD'de ise 1-3 yıllık Meslek Yüksekokulu ile birlikte 2 bin Fakülte ve Yüksekokul var. Bizdeki üniversite sayısı ise 65. Sanki bir zihniyet Türk Milletinin okuyup, bilgilenmesini, bilinçlenip ülkeye sahip çıkmasını istemiyor.

4- Türkiye'de Türkler ve sağcı iktidarlar; yıllardır malum çevrelerce, Turancılık, faşistlik, ırkçılık, Türk Milliyetçiliği yapmakla suçlanmaktadır. Peki o zaman niçin Türkiye'de Büyük Türk Milliyetçileri; Oğuz Han, Alper Tunga, Bilge Kağan, Gültekin, Alişir Nevai, Mahmut Kaşgarlı veya Turan adını taşıyan bir Türkiye Cumhuriyeti Üniversitesi yok! Yine göçebeliği bıraktırıp Türkleri yerleşik hayata geçiren, ilk Türk şehrini kuran Uygur Hakanı Kutluk Bilge Gül Kağan'ın ve Anadolu'yu Türklere vatan, yurt yapan Alparslan ve Kutalmış oğlu Süleyman Şah'ın adları; hangi ilimize, şehrimize ad olarak verildi? İstediği kadar planlanıp konuşulsun, tarlaya buğday ekilmedikçe, buğday hasadı yapılamazsa, Milliyetçilikte günlük yaşama geçirilmedikçe, sözle oluşturulup yaşatılamaz ve bir anlamda taşımaz. Ulusunu sevmek, Ülkesine hizmet etmek; ne solculuğa ters, ne de dine aykırıdır.

5- Anadolu'daki ilk Türkçecilerden Aşık Paşa'nın Garipname adlı eseri, günümüz Türkçe'siyle hiçbir hükümet tarafından bastırılmadı. Ne bir kitabevinde satılıyor, ne de bir kütüphanede okunmak için bulunuyor.

6- Yine ilk Türkçe eserlerden Divanı Lügatit Türk, Lehçetül Hakayık, Şecerei Terakime gibi eserler; yakın zamana kadar, günümüz Türkçe'siyle basılıp, öğrencilerin ve halkın bilgisine gereğince ve yeterince sunulmamış. Okullarda bu kitaplardan örnekler okutulmamıştır. Halkın çoğunluğu, Türk Milletinin bu kilometre taşlarından habersiz.

7- 19 Mayıs Atatürk'ü Anma ve Gençlik Bayramı kutlama törenlerinde öğrenciler, spor hareketlerini, Kırşehir'de Ajda Pekkan'ın bir müziği ile yapıyor. Böyle müzik seçilirse, böyle duyarsız gençlik olur. Bu milli bir bayram; müzik olarak "Hoş Gelişler Ola Mustafa Kemal Paşa" parçası kullanılabilirdi.

8- l991'den sonra Türkistan'dan; öğrenim yapmak için Türkiye'ye gelen Türk asıllı öğrencilere, ne Solcular, ne Akıncılar-Milli görüşcüler, Nurcular, Süleymancılar ne de Ülkücü ve MHP'liler sahip çıkmadı. Türkiye'yi tanıtıp, kopan bağı, iletişimi yeniden kurmak mümkün iken bu fırsat kaçırıldı. On bin öğrencinin çoğunluğu ilgisizlik hatta kötü muamele nedeniyle geri döndü. Bu öğrencilerin çoğunluğunuda, istekleri dışında önemsiz ve ülkeleri için yararsız programlara yerleştirdiler. Hem okuyup, hem de Rusça tercümanlık yaparak çalışmasına ve daha iyi şartlarda eğitim görmelerine izin verilmedi. İşte calışabilselerdi; sade Türk halkını ve Cumhuriyet rejimini; yakından tanımış, bilgilenmiş olacaklardı. Eskişehir Anadolu Üniversitesi'nde misafir öğrencilerle ilgili değerlendirme ve onlara yönelik davranışlardan örnekler: "Siz olmasanız okula bir Türkiyeli daha alınacaktı. Sizin yüzünüzden yurda giremedik... İnançsız, pis, yalancı, hırsız, serseri mayın, ayaklı bela..." gibi tanımlamalarla karalanıp, hatta bazı okullarda dövüldüler. Afrikalı, Yugoslavyalı futbolculara gösterilen ilgi ve Türk misafirperverliği bu öğrencilere gösterilmedi! Bu öğrenciler, ülkelerinde Türkiyenin onursal konsolosu olurdu. Ülkesiyle Türkiye arasında kesilen bağı , iletişimi yeniden kurardı.

9- 1991 yılında bağımsızlığına kavuşan yeni Türk Cumhuriyetlerine yeterli kredi verilmedi. Yapılan anlaşmalara zamanında ve gereğince uyulmadı. Rusya'dan, ABD'den çekinip onlarla ciddi ticari, kültürel ve siyasi ilişkilere girilmedi. Rusya'nın, batılı şirketlerin, sattığı fiyatın yarısına olduğu halde, Türkmen doğalgazı veya Azeri petrolü alınmadı. Rusya veya ABD petrol şirketlerinden alım sürdürüldü.

10-Balkanlar, Ortadoğu ve Orta Asya'daki Bulgaristan, Yunanistan, Suriye, Irak, İran, Rusya ve Çin gibi devletler içinde, azınlık olarak yasayan Türk topluluklarının, insani, ekonomik ve kültürel sorunları, olumlu bir yaklaşımla, Birleşmiş Milletlere iletilip sorunlarına çözüm aranmadı. Dünyada başka Türk yokmuş gibi davranıldı. Uluslararası hukuk çerçevesinde bu Türklerle iletişim kurulup, onlara insani ve kültürel açıdan yardımcı olunmadı.

11-Emir Timur ve Akkoyunlu Uzun Hasan döneminde yazdırılan Türkçe Tefsirler, günümüz Türkçe'siyle yayınlanıp, Türk halkının bilgisine sunulmadı.

12-Oğuz Kağan, Alper Tunga, Su, Ergenekon, Manas, Dede Korkut gibi yüz civarında Türk Destanı, okullarda ders konusu olarak okutulup, sınıfta tartışılmadı. Yine öğrencilere yalnızca kronolojik olarak siyasi ve askeri tarih okutuldu. Türk Devletlerinin büyüme ve çöküş sebepleri sınıfta tartışılmadı. Tarihin, mukayeseli olarak, bilim ve sanat tarihini de kapsayacak biçimde okutulması gerekir.

13-Lafla, hamasi nutuklarla, törenle, bayramla, kutlamalarla veya zorla Türk milliyetçisi olunamaz, durumda ortada, olunamamıştır da. Milliyetçilik; millete hizmettir, milletin kültürel değerlerine saygıdır, milletin hayatını kolaylaştırıp, güzelleştirmektedir. Türk vatandaşlarının, Amerikan vatandaşı gibi; Avrupa gümrüklerinde, hudut kapılarında; bekletilmeden, itilip kakılmadan, hoş geldiniz, güle güle denilerek insanca davranılmasının, sağlanmasıdır. Milliyetçilik, "1 TL =1 ABD Doları" formülünün hayata geçirilmesidir. Milliyetçilik, orduya; Alman G-3 silahı ve Alman patentli mermi kullandırmak olmasa gerek. Devletimizin üst görevlilerinin, Alman malı Mercedes ve BMV araçlara binmesi, milliyetçilikle ne kadar bağdaşır, varın siz düşünün...! Kötü insanlar, tarihin her döneminde, her ülkede olmuşlar ve ola geleceklerdir. Tümüyle önlemek mümkün değildir. Ancak devletler, eğitim ve caydırıcı, etkili yargı sistemi ve ceza ile bunu en aza indirebilir. "Türklerden veya Müslümanlardan katil çıkmaz" deyişi de yanlıştır. Hırsızın dini, milliyeti olmaz, hırsız hırsızdır... Türkiye'de halk, bilgisiz ve bilinçsiz. Cahillik, yoksulluk, hastalık sırtına binmiş. Halkın çoğunluğu kitap, dergi, gazete okumuyor. 26 büyük gazetenin günlük tirajı; 3 milyon civarında. Ülkede 62 milyon nüfus ve 37 milyon seçmen var. İnsanların çoğu Başbakanın adını bilmiyor. Cumhuriyet, hele demokrasiden hiç haberi yok. 29 Ekim 1998 günü, Kırşehir'de, Cumhuriyetin 75. Yılı Kutlamaları nedeniyle halkın %70' i ev ve işyerlerine T.C. Devletini temsil eden Türk Bayrağını asmadı ve törenlere katılmadı Kırşehir merkez nüfusu 75 bin. Valilik, halka,evlerine asması için 10 bin bayrak satın alıp,dağıttı!

14-Brüt Asgari ücret; 78 milyon TL. Memurların %70'i; 90-150 milyon TL. aylık ücret alıyor. Milletvekilleri ödeneği; aylık 1.5 Milyar TL. Ayrıca 740 milyonda görevde iken bile emekli maaşı alıyorlar. Devlet, geliri yetersiz üniversite öğrencilerine, ayda 16 milyon TL. burs veriyor. Hemen aklınıza; "Üniversitelerde öğrenciler niçin sık sık olay çıkarıyor? Sağcı ve Solcu olarak ikiye bölünüp, nasıl kolaylıkta tuzağa düşerek, kötü niyetlilere alet oluyor, kendini kullandırıp arkadaşlarına ve okullarına zarar veriyor?" düşüncesi gelmiştir. Emekli aylıkları da 70 ile 150 milyon TL. arası. Bu durumda asgari ücretli ve memurlar ya üniversitede çocuk okutmayacak veya kendi yemeyip çocuğunu okutacak. Birinden biri sağlıksız ve huzursuz olacağından, dengeli ve demokrat davranamayacaktır.

SOSYAL YANLIŞLAR

Tarihi konularda yanılgıya düşmemek için, 'tümevarım değil, tümdengelim metodu uygulamak, yani varolandan, sonuçtan, kabul gören olgulardan yola çıkarak başa, geriye, bilinmeyene doğru gitmek bizi daha sağlıklı bir senteze götürür.

Bazı yazarlar yerinde ve karşılaştırmalı gözlem yapmadan yalnızca isim benzerliğine dayanarak yanlış yorumlar yapıp insanların akılarını karıştırmışlardır. Örneğin:

1- Halen Kuzey Kafkasya'nın Kabartay-BALKAR özerk bölgesinde yaşayan, tarihte de İdil Kıpçak-Tatar-Balkar Devleti'ni kuran ve yine Karaçay ve Karaylarla Hazar Devletinin kuruluşuna katılan Balkar Türklerini, Slavların bir boyu veya diğer bir teoriye göre, Ural-Fin-Ogurlarının bir boyu olan Bulgarlarla karıştırmışlar ve bu iki gurubun aynı boy ve Türk olduğunu ileri sürmüşlerdir. İdil Balkarlarından bir kol; Uz, Kıpçak, Kuman ve Peçeneklerle Tuna boylarına gitmiş olabilir. Ancak en sağlıklı görüş, Hazar ve Avarlara tabi olarak Hazar Denizi Kuzeyinde yaşamakta olan Slav Bulgarlarının Tuna Boylarına göçmeleridir. Osmanlılar Bulgarlar için Voynuk-Viynuk tabirini kullanmışlardır. Dilleri, fizyolojik yapı ve kültürleri farklıdır. Balkanlarda kurulu olan Bulgaristan Devleti'nin Türklerle ilgisi yoktur. Hatta tarihte 500 yıl Osmanlı egemenliğinde kalmalarına rağmen, Türklere düşmanlık yapan milletlerin başında gelmektedirler. Günümüzde 500 bin-1.5 milyon arası, Bulgaristan'da Türk asıllı insan yaşamakta olup, Bulgarlarla bir türlü uyuşamamaktadırlar!

2- Kıpçak Türklerinden olan Kazaklarla, bir Slav boyu olup, Ukrayna'da yaşayan Kozakları (Kozaçi-Ukrain-Kossak-Don Koczak'ları); birbirleriyle karıştırmak, Kossakların Türk olduğunu ileri sürmek. Ukrayna Kozakları Türk değildir ve yüzlerce yıl Kırım Tatar ve Nogay Türkleriyle savaşmışlardır. Aralarında dil, din ve kültür birlikteliği yoktur.

3- Müzikle uğraşmaları ve tenlerinin esmerliği nedeniyle Abdal Türkleriyle Çingeneleri birbiriyle karıştırmak. Abdallar bir Türk boyudur. İran'ın doğusu, Afganistan ve Kuzey Hindistan'da (350-557 yılları arasında) Akhunlar Devleti'ni kurmuşlardır. Selçuklular döneminde Horasan bölgesinden Anadolu'ya gelmişlerdir. Çingeneler- Romanlar ise, dünyadaki 72 milletten biridir. Türklerle ilgisi yoktur. Araştırmacılara göre, Anadolu'daki Çingeneler, Hindistan, Mısır veya Yugoslavya ve Romanya'dan gelmişlerdir. Çingeneler; Romanya, Bulgaristan, Yugoslavya, Yunanistan, İtalya, Fransa, İspanya, Almanya, Macaristan ve Rusya'da yaşamaktadırlar.

4- Tarihte ve günümüzde ülke ve halk adı birbirine benzeyen milletler vardır. Ancak bu benzerlik onların aynı ırktan olduklarını göstermez. Örneğin; Avusturya ve Avustralya, Hindular ile Kızılderililerin (İndian) aynı adla tanımlanmaları, İsveç ile İsviçre, Bir devlet adı olan Hazar Kelimesi ile Arapça Hazar kelimesi, Erivan- Van, Hayvan ile Yayvan kelimeleri hece benzerliği, bunların aynı dilden alındığını göstermez. Yine Hitit-Eti ile Etiyopya-Habeşistan gibi.

5- Devlet yöneticileri yanlış düşünüp, hatalı uygulamalar yaparak devlet düşmanlarına bilmeden hizmet etmektedir. Örneğin, nüfus sayımlarında halkın anadili-etnik kökeni sorularak, Türkiye'nin gerçekçi şekilde bir etnik haritası çıkarılıp, azınlıkların tam sayısı belirlenebilirdi. Azınlıklarda kendilerini fazla gösterme veya ses çıkaracak terör olaylarıyla varlıklarını kabul ettirme çabalarına girişmezdi. Azınlıklar yok farzedilerek, onların kültürel istekleri duymazdan gelinerek, azınlık sorunu halledilemez. Suriye, Yugoslavya, Bulgaristan, Gürcistan, Çin gibi devletler; "Siz azınlık değilsiniz, bizim bir parçamızsınız, aynı milletiz" gibi dayatma ve zorlama yöntemlerle azınlık sorununu çözemedi. Bir insan kendini hangi millete mensup görüyor, hissediyorsa, o millettendir. Ulusçulukta; kanbağından, fiziki görünüm, konuşulan dil ve bulunulan coğrafyadan daha çok ait olma duygusu önemlidir. Güvenlik Bakanlığı içinde etnik gruplara ait masalar oluşturulmalı. O etnik grupların, tarih içinde yaptığı ayaklanma ve terör olayları belirlenerek, ülkenin huzur ve güvenliği için yeni planlar hazırlanıp, önlemler geliştirilmelidir. Türkiye; Bulgaristan, Arnavut, Yunanistan, Ermenistan ve Arap ayaklanmaları ile 1925 Şeyh Said,1938 Dersim ve 1984'de PKK örgütünün başlattığı silahlı hareketlere, habersiz ve hazırlıksız yakalanmıştır. Terörle mücadelede, 1999 yılına gelindiği halde, 15 yıldır soruna, gerçek bir teşhis konulamadığından kalıcı bir çözümde üretilmemiştir. Başbakanın açıklamasına göre, "30 bin kişi bu PKK terör olayında ölmüş ve Türkiye 100 Milyar Dolar zarara uğramıştır... irtica, PKK teröründen daha tehlikelidir."

6- Resmi söyleve göre; Ermeni, Rum, Süryani ve Yahudiler dışında Türkiye'de azınlık yoktur. T.C. Devleti sınırları içinde yasayan herkes Türk vatandaşıdır denildiğinden ve etnik grupların hepsinin iyiniyet taşıyacağı öngörülüp, dürüstçe çalışıp vergi vererek, bu ülkeye hizmet etmesi beklenildiğinden, uluslar arası hukuka uygun olarakta olsa, geleceğe yönelik hiçbir önlem geliştirilmemiştir. Bu gruplara mensup insanların kimisi korkusuzca ve açık şekilde: Hınçal, Öcal, Öcalan, Savaş, Vural gibi ad ve soyadları alırken, bazıları da zarar görmemek için, Türklükle biyolojik veya kültürel ilgileri olmadığı halde, Orta Asya Türklüğüne ait adlar almaktadır. Türk, Öztürk, Avşar, Tekeli, Bayındır, Tatar, Asıltürk, Oğuzhan, Orhan, Özbek, Türkmen, Bozkurt, Baykal, Talas, İstemihan, Bilge gibi. Halkın ise; bu kişilerin yaptığı devlet düşmanlığına, bir de ad ve soyadlarına bakarak akılları karışmaktadır. Azınlıkların ileri sürdüğü tahmini rakamlara göre, Türkiye'deki 27 etnik grubun toplam nüfusu 120 milyonu geçiyor. Türk kökenli vatandaşlarda bu sayıya dahil değil. Türkiye nüfusu ise, 1997 yılı sayımına göre sadece 62 milyon. Türkler, Türkiye'de azınlıkta kalsa, herhalde 79 yıldır devletin Türk adı da, Türk dili de silinir giderdi. Resmi söyleve göre, Lozan Antlaşmasıyla kabul edilen azınlıkların oranı yüzde birdir.

7- "Kimin ailesinde Ali, Haydar, Hasan, Hüseyin gibi isimler varsa, onların aslı Alevidir" Bu yorumda "Alevi olunmaz, Alevi doğulur" sözü gibi demogojik, anlamsız, bir görüştür. İslam dini, Müslümanlara, Hz, Muhammed ve onun ailesini (Ehli Beyti) sevmeyi ve sahabeleri hayırla anmayı emretmiştir. Ayrıca bağnaz din adamları da, "Çocuklarınıza, islami isim koyun; onlara Kuran'ı Kerim'de geçen isimlerden veya Ehli Beyt'in adını verin" diye sürekli telkinde bulunmuşlardır. Alevilik bir inançtır. İsteyen istediği zaman, Alevilik inancına girer veya çıkar. Alevilik belirli bir ırka özgü inanç da değildir. Halen Arap, Arnavut, Fars, Hindli, Kürt ve Türklerden insanlar, Alevi inançlarını sürdürmektedirler.

8- Tarihte ve günümüzde; toplumun geri kalması, ileri gitmesi, girilen din, hükümetlerin uyguladığı siyasi politikalar, insanların benimsediği felsefi görüşler; doğuştan varolan, bir gruba ait olma, yani milli kimlik duygusunu silememiştir. Hz.Muhammet ve 4 Halife döneminde mezhepler yoktu.Mezhepler, bidat ve hurafedir. K.Kerim’in hangi ayeti, mezhebe girin diyor!

a) İslamiyet nazari olarak; ümmetçiliği ve Müslümanların kardeş olduğunu, Arab'ın Aceme, beyazın siyaha üstün olmadığını, Müslümanların bir binanın tuğlaları gibi birbirine eşit olduğunu bildirmiş, ancak Araplar, Arap Milliyetçiliği yapmıştır. Veli, Evliya,, Halife-Emirülmüminin, Tarikat Şeyhi, Alevi Dedesi-Babası, İslam Alimi, Mürşit , Kuran-ı Kerim yorumcusu olmak için Arap kökenli, hatta Ehli Beytten olmak gerektiğini ileri sürmüşlerdir. Kendilerini Kavmi Necip olarak tanımlarken, Türkleri; İslam alimlerinin kötü gördüğü Yecüc-Mecüc ve Kantura Kavmi olarak göstermişlerdir. Türk'ten evliya olamayacağını, Türklerin "Etrakı bi İtrak" olduğunu ileri sürmüşlerdir. Halende aynı zihniyet sürdürülmekte olup, Türkiye'deki Diyanet İşleri Başkanlığının, dini günlerle ilgili hesaplamaları kabul edilmemekte, Suudi Arabistan; Türkiye'den birgün önce oruca başlamakta, bir gün önce bayram yapmakta ve bir gün önce Hac ibadetini başlatmaktadır.

b) Yine komünist sistemin ideolog ve uygulayıcıları, Sosyalist düzende insanların eşit olduğunu, halkların farklı uygulamaya tabi tutulup sömürülemeyeceğini söylemişlerse de; Rusya, Yugoslavya ve Çin örneğinde görüleceği gibi; Rus, Sırp ve Çin milliyetçiliği yapılmış. O topraklarda yaşayan Moğol, Tibet, Türk, Arnavut, Boşnak gibi halklar dışlanmış, ikinci sınıf vatandaş muamelesi görmüş, üst yönetim görevlerine getirilmemişlerdir.

c) Çağımızın en büyük devleti ve demokrasinin hüküm sürdüğü ülke kabul edilen USA'da bile; Anayasa ve kanunlara göre insanlar eşit denilse de, Güneydoğu Asya Kökenliler, Kızılderililer, Zenciler ve Hristiyan olmayanlar; ticari hayatta ve bürokraside geri plana itilmekte, yükselişleri engellenmektedir.

9- Sorunlar, olduğu gibi kabul edilir ve sorun olmaktan da çıkarılmak istenirse, ülke şartlarına ve uluslar arası hukuka uygun, gerçekçi çözümler üretilerek, samimi uygulamalarla halledilir. Her şeyin bir kuralı vardır. Örneğin; Yangına körükle gidilmez, alev alan benzine su dökülmez. Ateş közü elle değil, maşayla tutulur, maşanın da demirden olması gerekir gibi. Bu kurala uyulmazsa, kişi ya kendine, ya da çevresine zarar verir. Toplumsal ve bilimsel kurallara uyulmaması, toplumda huzursuzluk ve anarşi yaratır, ülkeyi de geri bıraktırır. Yanlış tespit, yorum, teşhis ve uyarıyı dikkate almama; yanlış uygulama ve tedaviye yol açar. Para, emek, zaman boşa gider ve sorunda çözülmez. Sorunlu ülke insanı, güvenli, huzurlu ve mutlu olamaz, sağlıklı düşünüp, dengeli ve doğru karar verip iyi iş yapamaz. Türkiye'nin terör, enflasyon, trafik sorununa doğru teşhis koyup, acilen gerçekçi çözümler üretip uygulaması gerekir.

10- Bazı sözler düşünmeden konuşuluyor. Örneğin "Türkiye'nin %99'u Müslüman veya bu çirkin işi, bir Türk, Müslüman yapamaz, bunlar insan değil" gibi. İnanç konusu, kişi ile Tanrısı arasında, buna devletinde, diğer insanlarında karışmaya hakkı yok. Kişiler istediği dine inanır, isterse ibadet eder, istemezse etmez. Laiklik, din ve inanç özgürlüğü bunu gerektirir. Garip olan %99'unun Müslüman olduğu söylenen ülkede, son zamanlarda başörtü sorunu var. Okullarda, Kamu Kurumlarında giyilmesini engelleyen de herhalde diğer %1'lik kesim. Ayrıca inanç özgürlüğüne saygılıyız deniyor hem de Hristiyan, Yahudi ve diğer inançtakiler, yüzde birlik gibi küçük bir grupta toplanıp adeta yok sayılıyor.

“İslamiyet ve Türkler. TürkBayları;Gök Tanrı Hanif , Şamanizm, mani veya Budizm inancındayken

a- Kitle halinde islamı kabul eden ilk Türk boyu Karluklardır 751-840 yılları arası

b- İdil – Kıpçak Tatar Devleti Hanı, Almış Han; 922’de Müslüman oldu ve hacça gitti. (Halife olduğu halde bile Hacça giden Osmanlı padişahı yoktur)

c- Karahanlı Uygur Devleti Hanı Saltuk Buğra Han 924 de Müsüman oldu.Sunni Hanefi İslam inancını , Resmi Devlet Dini Yaptı. Halbuki inancın; gönülden, niyete dayalı olması gerekir.

d- K.Kerim’de ve Hz.Muhammet döneminde; Sunilik, Şiilik , Alevilik, şafilik yani mezhepçilik , tarikatçılık ve tasavvuf yoktur. Hatta Allah’ın Rahmetinin birlikte olduğu belirtilip fırkacılık, fitne, gıybet yasaklanmıştır. Peygamberimiz sağlığında hadis, sünnet toplatmamış , yazılmasını istememiştir. Hadisler, peygamberimizin ölümünden 200 yıl sonra derlenmiştir!

1 yorum:

  1. @ melek2000
    Ne kadar Ahlaklı bir bayan olduğun üslubundan belli.Sen İslamiyeti yalayıp yutmuş olsan ne olur.Yazıklar Olsun.Asıl Yobaz,cahil sensin.
    Kurban ol sen Türkiye Cumhuriyeti'ne nankör.Araplar gibi kadın'ın hiç bir değeri olmayan meta olarak yaşayacaktın.Nankör seniiii.

    YanıtlaSil