11 Şubat 2011 Cuma

Türk Sultanları - Hüseyin Baykara

 
Tîmûroğulları Devleti’nin Horasan kolunun sultânı ve şâir. ismi, Hüseyin Mirza bin Gıyâseddîn Mansûr bin Emirzâde Baykara bin Ömer Şeyh bin Emir Tîmûr Küregen olup, künyesi Ebü’l Gâzi’dir. 1438 (H. 842) senesi Haziran ayında Herat’ta doğdu. Annesi de Tîmûrlular sülâlesine mensuptu. 1445’de yedi yaşında iken babası öldü. On dört yaşına kadar Devlethane sarayında kaldı. Daha sonra buradan ayrılarak Mirza Ebü’l-Kâsım Bâbür’ün yanına gitti. Bir süre sonra Mirza Bâbür’ün yanından ayrılarak Semerkand sultânı ve akrabası olan Ebû Sa’îd Mirza’nın maiyyetine girdi. Bu sırada Mirza Veys isyan edince Ebû Saîd Mirza, Hüseyin Baykara’nın da dâhil olduğu on üç şehzadeyi hapsettirdi.

   Hüseyin Baykara, annesi Fîrûze Begüm’ün aracılığı ve ricası ile hapisten kurtuldu ve Semerkand’dan ayrılarak Merv hâkimi olan Emirzâde Sencer’in maiyyetine girdi. Bir süre sonra Sencer’in kızı Bike Sultan ile evlendi.

  1470 senesinde Şahruh’un oğlu Baysungur’un torunu Mirza Yadigâr Muhammed’in yerine Horasan tahtına oturdu. Sistan, Belh ve Harezm bölgelerine hâkim oldu. Hüseyin Baykara, saltanat dâvasında bulunanları tamamen ortadan kaldırdıktan sonra merkezi Herat olan büyük bir devlet kurdu. Otuz altı senelik saltanatı süresince hâkim olduğu bölgelerde sulh ve sükûn hüküm sürdü.

  1502 senesinde Özbek hükümdarı Şeybânî Han Bedîüzzaman Mirza’nın idaresindeki Belh şehrini kuşatarak ele geçirdi. Bu durum üzerine Hüseyin Baykara 1506 senesi Mayıs ayında rahatsızlığından dolayı bir hayli yıpranmış olduğu hâlde Herat’ı ele geçirmek için harekete geçen Şeybânî Han’a karşı sefere çıktı. Hüseyin Baykara oğullarından yardım istediyse de gereken alâkayı göstermediler. Sefer gerçekleşmeden hasta olan Hüseyin Baykara, Baba İlâhî köyünde vefât etti. Sağlığında Herat’ta hazırlattığı Kubbe-i Aliyye’ye defnedildi.

İlme ve Âlimlere Çok Değer Verdi

  Hüseyin Baykara, Ehl-i sünnet vel-cemâat îtikâdında idi. Dînin emirlerine uymaya titizlikle riâyet ederdi. Şecaat sahibi ve cesur bir sultan, iyi bir asker ve kumandan idi. Latîfeden hoşlanırdı. Hüseyin Baykara, uzun süren saltanatının ilk yılları çeşitli isyan ve savaşlarla geçmesine rağmen, ilme çok önem vermiş ve kendisi de bu faaliyetlere katılmıştır. Onun zamanında Herat kültür merkezi durumuna geldi ve şöhreti dünyâya yayıldı. Hattâ Uluğ Bey’in ölümü üzerine sönmeye yüz tutan Semerkand medeniyeti, Herat’a kaydı. Zamânında Herat’ta ilim tahsil eden talebe sayısı on iki bine ulaştı.

  Şâir bir hükümdar olan Sultan Baykara’nın Türk dili ve edebiyatında büyük sîmâların yetiştirilmesinde önemli rolü ve hizmeti vardır. Âlim ve şâirleri sarayından eksik etmezdi. Târihte, Baykara Meclisleri olarak zikredilen ilmî toplantılar düzenlerdi. Onun meclislerinde Molla Câmî, Hatifi ve Ali Şîr Nevâî gibi önde gelen İslâm âlimleri ve şâirleri ile meşhur ressam Bihzâd, Tezkire sahibi Devletşah ve hat üstâdı Sultan Ali de bulunurdu.

  Osmanlı tezkirelerinde “İran pâdişâhı, cihan şahlarının şahı, fâzılların görüp gözeticisi, beliğlerin koruyucusu, Acem’in Hüsrev’i” şeklinde zikredilen Sultan Baykara’nın Osmanlı hükümdarı ve muasırı Sultan İkinci Bâyezîd tarafından hatırının sayıldığı da bir gerçektir. Hattâ şâir Behiştî’nin Hüseyin Baykara’nın ricası üzerine ikinci Bâyezîd Han tarafından af edildiğini Osmanlı şuarâ tezkireleri kaydetmektedir.

Türk Dilini ve Kültürünü Himaye Etti

  Sultan Baykara’nın en büyük hizmeti Türk dilini ve kültürünü himaye etmesidir. Zamânında Çağatay Türk Edebiyatı altın devrini yaşamış ve Türkçe’ye olan îtibâr artmıştır. Çağatay Türk Edebiyatının gelişme ve olgunlaşmasında hizmeti büyüktür. Türkçe bir dîvânın sahibi olan Şâir Sultan, şiirlerinde "Hüseynî" mahlasını kullanmış, küçüklükten beri birlikte büyüdükleri çocukluk ve mekteb arkadaşı âlim Ali Şîr Nevâî ile Türkçe’nin devlet ve edebiyat dili olması için çalışmış, Türkçe yazmayı emreden ferman çıkarmıştır. Bununla da kalmayarak, devrinin ağır ve karışık hayâtına rağmen, çeşitli Türk şîve ve ağızlarına âşinâ olarak kendi milletinin edebî zevkini de tatmıştır. Ali Şîr Nevâî onu Türk şîvelerini en iyi bilenler arasında göstermekten zevk duymuştur.

  Şiirlerinde lirizm (akıcılık ve coşturuculuk) hâkimdir. Dîvânındaki gazellerin hepsini remel vezniyle yazmış, böylece Türk edebiyatı içinde ayrı bir hususiyet kazanmıştır. Heyecanlı, çekici ifâdeler, tasvir güzelliği ve canlı bir üslûbu vardır. Türkçe’nin âşıkı olan bu Sultan şâir, yalnız fermanla kalmamış, dîvânı ile de Türkçe’ye hizmetini bilfiil ortaya koymuş, Türkçe’yi çok güzel kullanmış ve şiirlerinde yabancı kelimelere oldukça az yer vermiştir. Hüseyin Baykara saltanatının yükselişine büyük emeği geçen, ilim adamı olduğu kadar, müşavirlik yaparak devlet hizmetinde yer alan ve devrin Türkçe müdafii olan Ali Şîr Nevâî, "Mecâlis-ün-Nefâis" adlı şuarâ tezkiresinin bir bölümünü ona tahsis ederek bu hizmetini takdirle yâdetmiştir.

  Türkçe Dîvânından başka" Mecâlis-ül-Uşşâk" adlı Farsça biyografik bir eserin yazarı olduğu söyleniyorsa da, bu durum şüphelidir. Dîvân’ının, bir çok yazım nüshaları mevcuttur Ayasofya’da bulunan nüshası İsmail Hikmet Ertaylan tarafından faksimile olarak yayınlanmıştır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder