Hindistan’da Bâbürlü Türk Devleti’nin son hükümdarı. Asıl ismi Ebü’l-Muzaffer Sirâceddîn Muhammed’dir. İkinci Ekber Şah’ın oğludur. 24 Ocak 1775’te doğdu. 1837 yılında babasının ölümü üzerine, 62 yaşında tahta çıktı. Bu sırada devletin kontrolü İngilizlerin elinde bulunuyordu. 20 sene sadece isimden ibaret kalan bir hükümdarlık yaptı. 1857’de Kalküta yakınlarında Müslüman askerler ayaklandılar. Süratle büyüyen ayaklanma sonunda askerler Delhi’de duruma hakim oldular. İkinci Bahadır fiili bir hükümdar olarak göreve başladı. câmilerde hatipler Delhi halkını cihada çağırıyor ve Bahadır Şah’ı desteklemeleri için ikazlarda bulunuyorlardı. İkinci Bahadır, oğlu Moğol Mirza’yı seraskerliğe tayin etti.
Ancak İngilizler durumdan hoşlanmadılar. Hindistan’daki Eshâb-ı kirâm düşmanları, Hindûlar ve hâin vezir Ahsenullah Han’ın yardımı ile, İngiliz askeri Sir John Lawrens idaresinde Delhi şehrine girdi. Evleri, dükkanları basıp, malları ve paraları yağma ettiler. İnsanlık târihinde görülmemiş zulümlerle kadın ve çocukları kılıçtan geçirdiler. İçecek su bile bulunmaz oldu. Hümâyûn Şah’ın türbesine sığınan çok yaşlı Şah’ı, çoluk çocukları ile elleri bağlı olarak Kale tarafına götürdüler.
İğrenç Bir İngiliz Zulmü
Patrik Hudson, yolda Şah’ın üç oğlunu don ve gömlekle bırakıp, göğüslerine kurşun sıkarak şehit etti ve kanlarından içti. Cesedlerini kale kapısına astırdı. Bir gün sonra, başlarını İngiliz kumandanı Henri Bernard’a götürdü. Sonra bu başları suda kaynatıp, Şah’a ve zevcesine çorba olarak gönderdi. Çok aç olduklarından hemen ağızlarına koydular. Fakat çiğneyip yutamadılar. Ne eti olduğunu bilmedikleri hâlde, çıkarıp toprağa bıraktılar. Hudson hâini; “Niçin yemediniz? Çok güzel çorbadır. Oğullarınızın etinden yaptırdım” diye alay etti. Sonra Sultan’ı, zevcesini ve diğer yakınlarını Rangon şehrine sürerek haps ettiler.
İngilizler Delhi’de üç bin Müslümanı kurşunlayarak, yirmi yedi bin kişiyi de keserek şehit ettiler. Sâdece gece kaçanlar kurtulabildi. Hıristiyanlar, diğer şehirlerde ve köylerde de sayısız Müslüman öldürdüler. Târihî sanat eserlerini yıktılar. Eşi bulunmayan ve kıymet biçilemeyen zînet eşyalarını gemilere doldurup, Londra’ya götürdüler. 1862 senesi Kasım ayında, bu son Bâbürlü temsilcisi, ülkesinden çok uzakta hayâta gözlerini kapadı. İkinci Bahadır Şah, âlim, hattat ve aynı zamanda iyi bir şair olup, Zafer mahlası ile şiirler yazardı.
İkinci Bahadır Şah’ın ölümü ile Bâbür hanedanı, Hindistan’ın târih sahnesinden çekildi. İngilizler, siyâsî iktidarı ele geçirip, hemen her yerde yaptıkları gibi Hindistan’ı da bir isyanlar diyarı hâline getirdiler. Değişik inanç ve kültürdeki insanları birbirlerine karşı kışkırtarak, onların birlik ve düzenine imkân vermeyip, mâlî kaynakları kendi ülkelerine aktardılar. Ayrıca, Müslümanlar arasındaki yardımlaşmayı ve kardeşliği yıkmak için çeşitli entrikalar çevirerek, ajanları vasıtasıyla Kâdıyânilik denilen bozuk bir din ortaya çıkarıp, müslümanları doğru yoldan saptırmaya çalıştılar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder