11 Şubat 2011 Cuma

Türk Sultanları - İltutmuş

Delhi Türk Sultanlığının en büyük hükümdarlarından. Lakabı Şemseddîn’dir. Türkistan’daki asil İlbarı kabîlesine mensûb olup, Aylam Han’ın oğludur. Çok akıllı, zekî ve kabiliyetli idi.
Hindistan evliyasının büyüklerinden Muînüddîn Çeştî ile büyük velî Şihâbüddîn-i Sühreverdî birlikte oturmuş sohbet ediyordu. Bu sırada, henüz çocuk olan Şemseddîn İltutmuş, elinde ok ve yay olduğu hâlde yanlarından geçti. Muînüddîn Çeştî, İltutmuş’a nazar etti ve; “Ey dostlar! Allahü âlem şu küçük çocuk, Delhi Şahı olacak ve Delhi sultanlığı yapmadan bu dünyâdan göçmeyecek” buyurdu.

Zekî, Fazîletli, Terbiyeli İdi

Akıllı ve zekî olması sebebiyle, çekemeyenler tarafından esir diye köle tüccarlarına satılan İltutmuş, Buhârâ’ya götürüldü. Şehir âlimlerinin reîsi durumunda olan bir zât, onu satın aldı. Bu zât, ona çocuklarıyla beraber ilim öğretip, en iyi şekilde yetiştirdi. Bir zaman sonra İltutmuş’u asîl ve mümtaz bir aileden olan Hacı Buhârâ adlı tüccar satın aldı. Sonra da Cemâleddîn Muhammed isimli bir zâta sattı. Cemâleddîn, İltutmuş’u Gazne’ye götürdü. Gazne’ye uzun süreden beri İltutmuş gibi zekî, fazîletli, terbiyeli ve tahsilli köle getirilmemişti. Onun bu durumu, Sultan Muizzüddîn Muhammed Gûrî’ye bildirildi. Sultan, İltutmuş ve Aybeg adlı başka bir köleyi maiyetine almak için ikisine bin altın teklif etti. Tüccar buna razı olmayınca, sultan, ikisinin satılmasını yasakladı. Lahor sultânı Kutbüddîn Aybeg, Gazne’ye gelince, İltutmuş’u satın almak istedi. Sultân’ın yasaklamasından dolayı Gazne’de değil Delhi’de satın alabileceği bildirildi. Kutbüddîn Aybeg, onu Hindistan’a götürdü ve orada satın aldı.

Cesaret ve Yiğitliği İle Dikkat Çekti

İltutmuş, asaleti, üstün kabiliyeti, aklı ve keskin zekâsıyla sınıf tanımayan Türk ve İslâm devletinin hizmetinde devamlı yükseldi. Delhi’de önce Kutbüddîn Aybeg’in özel muhafız alayı başkanlığı makamı olan Ser-i Çandarlık vazifesine getirildi. Kutbüddîn Aybeg, İltutmuş’un sadıkane hizmetini ve maharetini görünce kızını ona verdi. 1195 senesinde Gvalyar’ın fethedilmesiyle buranın vâliliğine atandı. Vâli iken idareciliğinin yanında cesaret ve yiğitliği ile dikkat çekince, kendisine Bedaun bölgesinin idaresi de verildi. Çelum nehri kıyısında Gakharlar ile yapılan muharebede üstün başarılarından dolayı  sultan tarafından "Emîr-ül-Ümerâlığa" tâyin edildi. Kutbüddîn Aybeg’in 1210 senesinde vefâtı üzerine yerine oğlu Aram Şah geçti. Kardeşler arasında taht mücâdelesi devlet adamlarının İltutmuş’u davet etmelerine yol açtı. Aram Şah, İltutmuş’un üzerine sefer düzenledi ise de, yenildi.

Abbasi Halifesi Tarafından Hil’at Gönderildi

İltutmuş, Aram Şah’ı yendikten sonra, bütün ülkede hâkimiyetini tesis ettirmek ve emniyeti sağlamak için rakipleriyle mücâdeleye girişti. 1222 senesinde Hindistan’da ayrı bir hükümdarlık kurmak istiyen Celâleddîn Harezmşah’a karşı Delhi Sultanlığı’nı koruyarak, ülkenin bölünmesine meydan vermedi. 1225 Lahnavti, 1228 Sind, 1234 Malva seferlerini yaptı ve Vindhya dağlarının kuzeyindeki bütün Hindistan’ı Delhi sultanlığına kazandırdı. İltutmuş’un Hindistan’daki fetihleri ve İslâmiyet’i yayma faaliyetleri Abbâsî halîfesi el-Mustansır Billâh tarafından takdirle karşılandı ve halîfe tarafından tanınıp, hil’at gönderildi. Böylece, Hindistan’da tanınan ve hil’at gönderilen ilk hükümdar oldu.1229 senesinden sonra paralarda ve kitabelerde "Nasır Emîr-ül-Mü’minîn" ünvânını kullanan İltutmuş, 1236 senesinde vefât etti.

Âlim ve Velîleri Meclisinden Hiç Eksik Etmezdi

Hindistan’da saltanatı, Abbâsî halîfeliğince tanınan ilk Türk sultânı olan Şemseddîn İltutmuş, müstesna bir şahsiyet idi. Âlim ve velîleri meclisinden hiç eksik etmezdi. Gönül sultânı Kutbüddîn Bahtiyar Kâkî, Ecmîr beldesinde talebeleri irşâd ile meşgul olan hocası Muînüddîn Çeştî’nin ziyaretine giderken, Delhi’ye uğradı. Sultan İltutmuş, Kutbüddîn Bâhtiyâr’a çok alâka gösterdi. Delhi’de kaldığı bir kaç gün içinde sultânın ona olan hürmeti, muhabbet ve bağlılığı her gün bir kat daha arttı. Bahtiyar Kâkî’nin Delhi’den hiç ayrılmasını istemeyen sultan, kalmasını teklif etti. Kutbüddîn Bahtiyar şehrin dışında oturmayı tercih etti. Sultan, Hâce Kutbüddîn’in feyz ve bereketlerinden istifâde edebilmek için, haftada iki defa hizmetine giderdi.

Fakirlerin Giydiği Bir Elbise Giyerek Şehri Dolaşırdı

Şemseddîn İltutmuş, bütün işlerinde Hâce Kutbüddîn’e danışıp, nasîhatlerine göre hareket ederdi. Hâce, Sultân’ın; Hazreti Ömer ve Ömer bin Abdülazîz yolundan yürümesini, mazlumun hakkını koruyup, insanların ihtiyâçlarını gidermekte onlar gibi olmaya gayret göstermesini, geceleri uyanık kalmasını, ibâdet ve tâatla meşgul olmasını, uyku bastıracak olursa abdestini tazelemek suretiyle mâni olmasını, böylece namaz kılıp, ibâdet ve tâat yapmaya devam etmesini emir buyurdu.

Sultan, hocasının tavsiyesi ile gece karanlık bastığında tanınmamak için fakirlerin giydiği bir elbise giyerek şehri dolaşırdı. Fakirlerin, ihtiyaç sahiplerinin kapılarını çalarak, onlara gizlice yardımda bulunurdu. Câmileri devamlı kontrol ederdi. Müslümanların rahatça ibâdetine mâni olabilecek bir şey bulunmamasına, varsa derhal yok edilmesine dikkat ederdi. Sarayı, bütün sıkıntıların halledildiği bir mekân hâline getirdi. Muhtaçların ihtiyaçları giderildi. Ahâliden, Müslüman-kâfir kimseye zulmedilmez, haksızlık yapılmazdı. Saray adamlarının ve memûrların halka muamelesini kontrol için sarayın üstüne bir kule yaptırmıştı.

Kıyamet Gününden Çok Korkardı

Sultan, Allahü teâlânın huzurunda ağırlığını taşıyamıyacağı mesûliyetlerin, işitmeye tahammül edemiyeceği, îzâh etmeğe imkân bulamayacağı şikâyetlerin ortaya çıkabileceği kıyamet gününden çok korkardı. Bu yüzden bir gün hocasının huzuruna giderek; “Allahü teâlâ bana bir saltanat ihsan eyledi. Elbette ki, kıyamet günü bu ağır yükün hesabını soracak. O zor günde sizin beni terk etmemeniz için yalvarıyorum” dedi. Hâce Bahtiyar Kâkî de, onun bu isteğini kabûl etti.

Sultan, ilme ve âlimlere hürmetkar olduğu için, Delhi’de kültür seviyesi yükseldi. Devrinde, ülkesinde Muînüddîn Çeştî, Kutbeddîn Bahtiyar Kâkî, Bahâüddîn Zekeriyyâ, Ferîdüddîn Genc-i Şeker, Hâce Ahmed Buhârî, Kadı Hamidüddîn Nâgûrî gibi âlimler bulunuyor, ilim ve irfan yayıyorlardı. Bu âlimlerin günümüze kadar ulaşan kıymetli ve çok nâdide eserleri vardır.

İltutmuş zamânında, ilim, ibâdet ve diğer sosyal ihtiyâçların temini için eserler inşâ edilip, eskileri tamir ve ikmâl edildi. Kutbüddîn Aybeg’in başlattığı Delhi’deki Kutb Câmii ve meşhur Kutb Minâre ile Ecmir’deki câmi tamamlandı. Bedaun’da Müslümânların ibâdetlerini ve ilim tahsillerini kolayca yapabilmeleri için, Mescid yaptırdı. Yeni fethedilen yerlerde, İslâm medeniyetini simgeleyen eserler inşâ edilerek, beldeler süslendi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder