11 Şubat 2011 Cuma

Türk Devletleri - Mengücekler

Erzincan, Kemah ve Divriği’de onbirinci asrın sonundan on üçüncü asrın sonuna kadar hâkim olan Türk beyliği. Kurucusu olan Mengücük Gâzi, Büyük Selçuklu Devleti sultanlarından Alparslan’ın kumandanlarındandır. 1071 Malazgird Zaferi’nden sonra Anadolu’nun zaptı için vazifelendirilenler arasında bulunan Mengücük Gâzi, Anadolu’daki fetihlerde şehîd oldu.
  Mengücük Gâzi, çok akıllı, ileri görüşlü, cesur ve tedbirli bir bey idi. İlk Anadolu fâtihleri gibi Mengücük Gâzi de halk arasında velî mertebesine yükselmiş ve Kemah’ın kuzeybatısında Karasu kıyısında Mengücük Gâzi’ye atfedilen türbesi, asırlardır halkın ziyâretgâhı olmuştur. Kaynaklardaki bilgilerin yetersizliği, beyliğin kuruluşu hakkında, kesin bir târih tesbitini mümkün kılmamaktadır.
  Mengücük Gâzi’nin yerine Danişmendlilerden Melik Gâzi’nin kızı ile evli olan oğlu İshak geçti. Bu sıralarda Artuklu beylerinden Emîr Belek, Mengücük Beyliği’nin topraklarına girerek Dersim ve Palu kasabalarını ele geçirdi. Buna karşılık olarak Belek Bey’in haçlılar üzerine yaptığı bir seferden faydalanan İshak Bey, Malatya bölgesini işgal etti (1118).
  Emîr Belek ona karşı 1120 senesinde harekete geçti, İshak Bey, Artuklu kuvvetlerine karşı duramıyacağını anlayınca, Trabzon Dukası Constantin Gabras’dan yardım istedi. Constantin bu isteği kabul etti. Belek Bey, bu ittifaka karşı Danişmendli Melik Gâzi ile birleşti. İki taraf arasında Erzincan yakınlarında olan muharebede İshak Bey ve Constantin mağlûb oldu (1120). İshak Bey esir düştü. Danişmendli Melik Gâzi, dâmâdı İshak Bey’i serbest bırakınca, Emîr Belek ile arası açıldı. Bu yenilgi, İshak Bey’in siyâsî hayâtının sona ermesine sebeb oldu.
  İshak Bey, bu olaydan sonra Melik Gâzi’nin nüfuzu altına girdi ve yirmi beş sene hüküm sürdükten sonra 1142’de öldü. Danişmendliler bundan faydalanarak Kemah’ı zabtetti. Kısa bir süre sonra Danişmendli Melik Muhammed ölünce Mengücükler Kemah’ı geri aldılar. İshak Bey’in ölümünden sonra Mengücükler, Kemah-Erzincan ve Divriği Mengücükleri olmak üzere ikiye ayrıldılar.
Kemah-Erzincan Mengücükleri
  Bu kolun ilk meliki olan Dâvûd Bey hakkında kaynaklarda fazla bir bilgi yoktur. Türkiye Selçuklu Sultânı İkinci Kılıç Arslan tarafdârı olduğu için, Danişmendli Yağıbasan tarafından 1162 senesinde öldürüldü. Yerine oğlu Fahreddîn Behramşah geçti.
  Ülkesini gayet iyi idare eden Behramşah, Erzincan’ı önemli bir kültür ve ticâret merkezi hâline getirmiş ve Türkiye Selçuklularına tâbi olmuştu. Behramşah’ın Sultan İkinci Kılıç Arslan’ın dâmâdı olması, iki hânedân arasındaki münâsebetlerin müsbet yönde gelişmesine sebeb oldu. Behramşah, araları açık olan İkinci Kılıç Arslan ile oğlu Kutbeddîn Melikşah arasında arabuluculuk yaptı. Baba oğulu barıştırmaya muvaffak olduysa da, bu durum uzun sürmedi.
  Mengücüklerle, Türkiye Selçukluları arasındaki iyi münâsebetler, Rükneddîn İkinci Süleymân Şah zamânında da devam etti. Behramşah, 1202 senesinde İkinci Süleymân’ın Gürcistan seferine katıldı. Selçuklu kuvvetlerinin mağlûbiyeti ile neticelenen bu savaşta esir düştü. Gürcü Kraliçesi Thamara, ona esir değil, adetâ bir misafir muamelesi gösterdi ve fidye karşılığında serbest bıraktı. Behramşah’ın son yıllarında kızı Selçuk Hâtun, Sultan Birinci İzzeddîn Keykâvus ile evlendi. Bu evlilik iki hanedan arasındaki dostluğu daha da kuvvetlendirdi.
  Behramşah, uzun süren saltanatı boyunca, dört Türkiye Selçuklu sultanıyla birlikte oldu. Bunlar İkinci Kılıç Arslan, Gıyâseddîn Keyhüsrev, Rükneddîn Süleyman ve Alâeddîn Keykubâd’dır. Behramşah, altmış seneden fazla hükümdarlık yaptıktan sonra 1225 senesinde Erzincan’da öldü. Erzincan civarındaki Aşağı Urla köyüne gömüldü.
  Kaynaklar Behramşah’ın akıllı, güzel ahlâklı, tebeasına ve askerlerine şefkatli olduğunu, ilmi ve âlimleri himaye edip, onlara ziyadesiyle ihsanda bulunduğunu, pâdişâhlar arasında, bu güzel vasıfları ile müstesna bir mevki kazandığını, zengin-fakir, yerli-yabancı farkı gözetmediğini, hükümdarlığı zamanında Erzincan’da huzur ve seâdetin hüküm sürdüğünü yazmaktadır. Bu yüzden halk ve asker, kendisinden çok memnun idi. Hayırseverliği o derece idi ki, kışın kar ve soğuk dolayısıyla kuşların ve yabanî hayvanların açlıktan ölmemesi için dağlara arabalarla yem gönderip, serptirirdi.
  Behramşah’ın yerine oğlu ikinci Dâvûd Şah geçti. Dâvûd Şah, ilim ve kültürle uğraşan ve âlimleri himaye eden bir sultandı. İlme duyduğu yakın ilgiden dolayı meşhûr tıb âlimi Muvaffakuddîn Abdüllatîf Bağdâdî’yi sarayına davet edip, maaş bağladı. Böylece Dâvûd Şah adına eserler yazdı. Dâvûd Şah, ilim alanındaki başarısını, ülke yönetiminde gösteremedi. Selçuklu Sultânı Birinci Alâeddîn Keykubâd’a karşı bâzı tedbirlere girişmesi, yaşlı Mengücüklü beylerinin îkâzlarına yol açtı. Dâvûd Şah, bu beyleri dinleyeceği yerde, onlardan bir kısmını öldürdü, bir kısmını da hapsettirdi. Beylerden bir kısmı Sultan Alâeddîn Keykubâd’ın yanına kaçtı.
  Alâeddîn Keykubâd, kendisine sığınan beyleri himayesine aldığını bildirerek bunların mallarını iade etmesini ve hapsettiği beyleri de serbest bırakmasını istedi. Dâvûd Şah önce bu isteği kabul etmedi. Fakat akıbetinden korkarak sultânın isteğini yerine getirdi. Sultânın bu beylere alâka göstermesine üzülen Dâvûd Şah, meseleyi kökünden hâlletmek için değerli hediyelerle Kayseri’de bulunan sultânın yanına gitti. Sultanla görüşerek sadâkatini bildirdi ve iki taraf arasında antlaşma yapıldı. Sultan ona bir ahidnâme verdi. Buna göre Dâvûd Şah, sultana sadâkatle bağlı kaldıkça kendisine dokunulmayacak ve yardım görecekti.
  Dâvûd Şah Erzincan’a dönünce, verdiği sözü unuttu. Beylerinin, sultânı kandırmalarından korkarak, Erzurum meliki Tuğrulşah’ın oğlu Cihanşah’a ittifak teklif etti. Ayrıca Eyyûbîlerden Melik Eşref ve Celâleddîn Harezmşah’dan da yardım istedi. Fakat bir netice elde edemedi. Onun bu faaliyetlerinden haberdar olan Sultan Alâeddîn de, Dâvûd Şah’ın tekrar anlaşma teklifini reddederek, Erzurum üzerine sefere çıkmak bahanesiyle harekete geçti.
  Dâvûd Şah, yolda onun kuvvetlerine katıldı. Fakat Sultan, Dâvûd Şah’ı yakalattı ve hiç bir mukavemetle karşılaşmadan Erzincan’a hâkim oldu. Kemah Kalesi teslim olmamak için bir süre direndiyse de, Dâvûd Şah, ölümle tehdid edilince kale muhafızlarına haber gönderip, teslim olmalarını istedi (Ekim 1228). Böylece Sultan Alâeddîn, Mengücüklerin bu bölgedeki hâkimiyetine son verdi.
  Dâvûd Şah ise, kendisine ıktâ olarak verilen Akşehir ve Ilgın’a gönderildi. Kardeşi Muzafferiddîn Muhammed ise Şarkî Karahisar’da hüküm sürüyordu. Sultan, emirlerden Ertokuş’u onun üzerine gönderdi. Muzafferiddîn, ıktâ karşılığında kaleyi teslim etti ve daha sonra kendisine timar olarak verilen Kırşehir’e gitti. Böylece Mengücüklerin Erzincan kolu târih sahnesinden çekilmiş oldu.

Divriği Mengücükleri

 
Mengücüklerin bu kolu, siyâsî faaliyetleriyle değil, Divriği’de inşâ ettikleri cami, medrese, hastahâne ve türbeleriyle tanınmıştır. Divriği Mengücüklerinin ilk beyi İshak Bey’in oğlu Süleyman Bey’dir. Fakat Süleyman Bey’in siyâsî faaliyetleri hakkında kaynaklarda bir bilgi yoktur. Yerine oğlu Şâhinşah geçti. Şâhinşah’ın bastırdığı sikkelerden anlaşıldığına göre, Türkiye Selçuklu sultanları İkinci Kılıç Arslan ve Rükneddîn İkinci Süleyman Şah’a tâbi idi.
  Divriği Kale Câmii’nin bânîsi olan Şahinşâh hakkında bu câmînin kitabesinde şöyle denilmektedir: “El-Emîr el-İsfehsalar el-Ecel Seyfüddünyâ ved-dîn Ebü’l-Muzaffer Şâhinşah bin Süleymân...” Yine onun sikkelerinden ve Divriği’de yaptırdığı türbesinin kitabesinden ölüm târihinin 1197 senesinden sonra olduğu anlaşılmaktadır.
  Şâhinşah’ın vefatından sonra yerine oğlu Süleyman geçti. Adına, oğlu ve torunu tarafından yaptırılan eserlerin kitabelerinde ve Ulu Câmii Vakfiyesi’nde rastlanılmaktadır. Ancak hayâtı ve faaliyetleri hakkında pek bilgi yoktur. Süleymân’dan sonra yerine oğlu Ahmed Şah geçti. Ahmed Şah, Kösedağ bozgununa şâhid olmuş, Moğolların Anadolu’yu işgal ettikleri dönemde, Divriği kalesini onarmak için büyük çaba harcamıştır.
  1250 senesinden önce ölen Ahmed Şah’ın yerine oğlu Melik Sâlih geçti. Melik Sâlih’den sonra Divriği Mengücükleri hânedânı ve hâkimiyetleri hakkında kaynaklarda bilgi yoktur. Mısır-Sûriye Memlûk Sultânı Baybars’ın Kayseri seferinden döndükten sonra, Abaka Han, 1277 senesinde Divriği’ye uğradı. Şehir halkının kendisine ilgisizliğini, hattâ kalede silâhlı asker bulunduğunu görünce, surları tahrib ettirdi. Beyliğin bu kolu, bundan sonra ortadan kalkmış ve bölge, İlhanlıları takiben Eratnaoğullarının hâkimiyetine girmiştir.
  Erzincan’ı ve Divriği’yi, ilim ve kültür merkezi hâline getiren Mengücük beyleri, ilim ve sanat adamlarının hamisiydiler. Doğu Anadolu’da Erzincan, Kemah, Divriği ve Şarkî Karahisar’a sâhip olan Mengücükler, siyâsî faaliyetlerinden ziyâde, inşâ ettirdikleri sanat eserleriyle tanınırlar. Herbiri birer sanat şâheseri olan hayır müesseseleri yaptırdılar.
  Erzincan’daki eserleri, şehrin zelzelelerde gördüğü zararlardan dolayı zamânımıza kadar gelememiştir. Erzincan civârındaki kitâbesiz Künbed’in Mengücüklere âit olduğu kabûl edilir. Kemah ve Divriği’de pek çok Mengücük eseri mevcuttur. Kemah’dakiler harâbe hâlindedir. Divriği’de Ahmed Şah’ın 1228’de yaptırdığı Ulu Câmi, sanat târihi bakımından kıymetlidir. Ulu Câminin yanında, 1231’de yapılan bir de Dârüşşifâ (hastâne) vardır. Dârüşşifâ, Mengücük âilesinden Turan Melek Hâtun tarafından yaptırılmıştır.
Mengücük hânedan mensupları, öksüz, fakir ve zavallıların sâhibi olup, onları himâye ederlerdi.

E

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder